EVET sevgili dostlar, insan sormadan edemiyor... İngiliz’inden, İspanyol’undan tutun da Yunan’ına kadar bunların derdi Türkiye’nin kendine gelmesi, öz değerleriyle bütünleşip kendi ayaklarının üzerinde dik durmaya başlaması mı acaba? Yoksa bizimle bu kadar ne diye uğraşıyorlar?
Bugünkü yazımda, sosyo-hukuki tahlilleriyle Batı’da dikkat çeken İngiliz, İspanyol ve Yunanlı üç uzman araştırmacının söylediklerinden yola çıkarak sizleri bu hususta aydınlatmaya çalışacağım.
ÖNCE FİNANCİAL TİMES’IN DEDİKLERİ!
İngiltere merkezli Financial Times, “Erdoğan’ınBüyükOyunu” başlıklı yazı dizisi kapsamında Türkiye’nin Afrika’daki faaliyetlerine yönelik bir araştırma yayınladı.
Araştırmada, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü sonrasında Türkiye’nin Afrika’yı büyük ölçüde görmezlikten geldiği ifade edilerek, Türk yöneticilerin Avrupa’ya odaklandıklarına vurgu yapıldıktan sonra “...ancak son 15 yıldan bu yana Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Afrika Kıtası ile bağların canlanmasına öncülük etti...” diyerek Türkiye’nin yalnız 2009’dan bu yana Afrika’daki Büyükelçilik sayısını 12’den 42’ye çıkardığını, sayın ERDOĞAN’ın 20’den fazla başkente seyahat düzenleyerek Afrika’yı sık-sık ziyaret ettiğini ifade ediyordu.
Ayrıca araştırma; Türkiye’nin Senegal’de olimpiyat havuzu, Somali’de büyük bir askeri tesis, Cibuti’de yine büyük bir Cami inşaatı ile Afrika’nın gelişmesine katkı sunduğunu beyanla kıtaya verdiği ekonomik ve jeopolitik öneme vurgu yapıyordu.
Araştırma ekibinde yer alan İspanya Navarra Üniversitesi, Türk dış politikası uzmanı Michael Tanchum bu konuda aynen şöyle diyordu. “ Eski Fransız sömürgesi Afrika ülkeleri, Fransa’ya alternatifler arıyor. Yeni bir Fransız sömürgesi veya Çin sömürgesi olarak ticaret yapmak istemiyorlar. Türkiye üçüncü bir seçenek sunuyor.”
FRANSA ÇOK KIZMIŞ!
Araştırma, Türkiye’nin Libya’daki BM’nin meşru olarak tanıdığı yönetime destek çıktığını ifade ile bundan bir yıl önce etkin bir Senegal sivil toplum örgütü tarafından Sayın ERDOĞAN’ın “yılınkişisi” seçilmesi, ardından Senegal’i ziyaret etmesi; hele, Türkiye’nin yollar inşa ettiği, hastaneler, okullar yaptırdığı ve büyük bir askeri kamp kurduğu Somali’de bazı ailelerin dünyaya gelen erkek bebeklerine ERDOĞAN adını vermesi, bölgenin sömürücüsü olarak buraların kanını emen Fransa’yı çok kızdırmıştı.
Fransa’yı anlamak mümkün de, ona eşlik eden içimizdekileri anlamak hiç mümkün değil. Peki adam olana sormazlar mı; Fransa, Erdoğan’ın dik duruşu, Türkiye’nin özüne dönüşte yol almasıyla Afrika sömürgelerini kaybediyor ve aynen oyuncağını kaybeden çocuk misali ağlıyor... Peki size ne oluyor!
YUNAN GÜVENLİK UZMANI’NIN İTİRAFLARI!
Avrupa İşleri Profesörü ve Uluslararası İlişkiler analisti, Jeopolitik Güvenlik Uzmanı Dr. Giorgos Filis, bir Yunan haber sitesine vermiş olduğu röportajında ABD’deki siyasi kriz ve Yunanistan-Türkiye ilişkileri hakkında değerlendirmelerde bulunarak Yunanistan’ın 2021 yılında Türkiye ile ileride bir çatışma yaşanacağını iddia etmiştir.
Bu itibarla Filis, Yunanistan’ın Fransa ile yapmış olduğu Savunma İşbirliği antlaşmasına büyük önem atfederek kendi yönetimine yönelik birtakım eleştirilerde de bulunmuş. Hatta daha ileri giderek Fransızlara hedef göstermiş ve onların da, Yunanlıların yaptığı gibi Türkleri Ege ve Doğu Akdeniz’in hem semalarından hem de sularından uzak tutmasının gerekliliğine vurgu yapmış.
Bu arada ortamı tahrik edercesine Fransa’nın, bölgede gün geçtikçe kuvvetini artıran Türkiye’yi, büyük bir tehlike olarak algıladığını beyanla, Fransız devletinin ve Fransa’nın Kuzey Afrika’daki varlığının Türkiye’nin kıtada güçlenmesi sebebiyle tehlikede olduğu uyarısında bulunmuş. Böylece Atina ile Paris’in savunma işbirliği antlaşmasını bir an önce yapmalarını kendi hükümetine hedef olarak göstermişti.
ANLAŞILAN YUNAN KÖTÜ KORKMUŞ
Bütün bunlardan sonra Filis, Türkiye’nin son yıllarda savunma sanayinde elde etmiş olduğu başarı ve fiili sonuca dikkat çekerek “40 yıl sonra Türkiye büyük bir savunma sanayisi oluşturdu” ifadesiyle Türkiye’nin güçlendiğini ve buna dayalı olarak endişe duyduklarını itiraf ediyordu. En önemlisi kendilerinin de, bu doğrultuda hamle yaptıklarını fakat bütün teşebbüslerinin sonuçsuz kaldığını ve hiç çekinmeden sanki, kendi yönetimlerine hakim olan siyasi iradenin, büyük belleyip peşine takıldıkları etkin güçlerden bağımsız bir şekilde kendi ülke ve devletlerinin kazanmasını istemiyordu. Kısacası bizde insan kaynağı mevcut, ama siyasi irade yok diyordu. Zımnen şunu söylüyordu; Bizde olmayan siyasi irade Türkiye’de var ve Türkiye o irade sayesinde bu noktaya geldi. Bunu bir Yunan anladı, inşaallah bizimkiler de anlar.
BUNLARIN DERDİ NE, BİLİYOR MUSUNUZ?
Türkiye, özüne dönme sürecinde yol aldıkça, bu doğrultuda milletin iradesi ile bütünleşen siyasi irade tarihi şahsiyetimiz doğrultusunda diklenmeden dik duruşuyla tavrını ortaya koyunca sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi artık bölgemizde, coğrafyamızda masa başında çizilen haritalar hayata geçirilemiyor, kapalı kapılar ardında yapılan planlar masumların kanları pahasına uygulamaya konulamıyor. Artık bölgemizdeki doğal kaynakların yağmalanması için kolayca savaşlar çıkarılamıyor, terör körüklenemiyor.
Şimdi soruyorum sizlere; zalimlerin bu düzenini bozan bir ülkenin hedef tahtasına konulmaması mümkün mü? Şunu hiç unutmayın dostlar, Batı için demokrasi, Batı’nın çıkarlarına, Batı kültür, medeniyet ve felsefesinin hayatiyetine hizmet ettiği sürece önemlidir. Demokrasi sayesinde milletin iradesi devlete hakim olmuşsa o “demokrasi” değerini kaybetmiştir. Zira Batı kültürü ve medeniyetinin, felsefe ve hayat tarzının zaafına sebep olmuştur ve olacaktır.
Onları, fikir ve ifade özgürlüğünün en büyük savunucusu görürsünüz. Sakın aldanmayın, şayet en son ABD’de meydana gelen olaylarda görüldüğü gibi işin ucu kendilerine dokunduğunda yasak ve engele sınır tanımazlar.
PEKİ BİZE DÜŞEN NEDİR?
Sevgili dostlar; millet olarak, devlet olarak, kültür-medeniyet hars ve karakter olarak büyük bir mücadelenin içerisindeyiz. Bu tarihi mücadelenin en zorlu kısımlarını geride bıraktık. Bundan sonraki süreçte inşallah emeğimizin karşılığını, ektiğimiz tohumların ürünlerini toplayacağız, vakit o vakittir...
Bilmiş olasınız ki; güçlü ve büyük Türkiye’ye bugüne kadar hiç bu kadar yaklaşamamıştık. Yeter ki tarihî şahsiyet ve karakterimizle, iman ve inanç bütünlüğü içerisinde birliğimize, dirliğimize sahip çıkalım. Kendimiz için istediğimizi diğer kardeşimiz için de isteyelim. Kendimize reva görmediğimizi ona da reva görmeyelim. Hiç unutmayınız ki, biz birbirimize HAK emanetiyiz.